Roger Corman “B” Sinemasının Kralı

Giovanni Scognamillo /

İstanbul Film Festivali bu yıl Hollywood patentli “B” sinemasının gerçek kralını ödüllendiriyor, Roger Corman’ı, dar bütçeli film alanında nerede ise bir devrim kuran fakat aynı zamanda son dönem Amerikan sinemasını da etkileyen bir yönetmen, yapımcı, senaryo yazarı ve kısa rol oyuncusunu.

Corman bugün 75 yaşında, yönetmenliğini 1990’da noktalamıştır, “Frankenstein Unbound” (Özgür Frankenstein) ile ama yapımcılığını hızla sürdürüyor bağlı olduğu türlere – başta bilim kurgu ve korku olmak üzere – yeni yapımlar katarak.

Corman, hiç kuşku yok ki, destansal bir yapımcı yönetmen: 1954 ile 2001 yılları arasında 298 filmin yapımcılığını yapıyor, bunlardan 54 tanesini yönetiyor, 5’inin senaryosunu yazıyor ve 32 filmde de oyuncu olarak görünüyor. Mühendislikten gelen fakat sinemaya kayan tümü ile profesyonel bir sinema adamı, dar bütçelerle çok iyi anlaşabilen, bunları en iyi şekilde değerlendirebilen, bir filmi iki buçuk günde çekebilen (The Little Shop of Horrors / Küçük Korku Dükkanı, 1960 ), en iyi E. A. Poe uyarlamalarına imza atan ve bir dizi yönetmen ve oyuncu yetiştiren: Francis Ford Coppola, Martin Scorsese, Jonathan Demme, Peter Bogdanovitch, James Cameron, Joe Dante, Robert de Niro, Jack Nicholson.

“B” sineması tutkunları için Corman, her şeyden önce, ilk “The Little Shop of Horrors”un ve Poe dizisinin yapımcı-yönetmenidir. Ama, tabii ki, sadece bu değil…

Roger Corman 1926’da Detroit’da doğuyor, Stanford Üniversitesi’nde mühendislik okuyor ve 1949’da 20th Century Fox yapım şirketine girip öykü çözümleyicisi (story analyst) olarak çalışıyor. Oradan İngiltere’ye geçip Oxford’ta çağdaş İngiliz edebiyatı kurslarını izliyor. Hollywood’a döndüğünde 1953’te ilk senaryosunu satı-yor ve 18.000 Dolarlık bir bütçe ile ilk filmi olan “Monster from the Ocean floor”u (Okyanus Dibindeki Canavar, 1954) çeki-yor canavar filmleri ile John Huston’un (ve Bogart’ın) “Key Largo” filmini hicvederek. Bu ilk çalışması ile American International Pictures şirketine giriyor ve 1957’de dokuz film imza ediyor. Kısa süre içinde Corman eli çabuk ama başarılı bir yapımcı-yönetmen olarak ünleniyor öyle ki 1964 yılında Fransız Film Enstitüsü bir Corman toplu gösterisini düzenliyor.

1966’de Corman’ın “Wild Angels” Venedik Film Festivali’nin açılış filmi olarak seçiliyor ve ertesi yıl, başrolünde Jack Nicholson’un oynadığı “The Trip” (Yolculuk, 1967) ile ilk psikedelik film örneğini veriyor.

1970’te Corman’ın ilk yapım şirketi olan “New World Pictures” kuruluyor. Şirket yapımcılığın yanında yabancı film ithalatını da gerçekleştiriyor ve özellikle İngmar Bergman, François Truffaut, Federico Fellini, Akira Kurosaşa ve Werner Herzog gibi yönetmenlerin yapıtlarını ABD seyircisine tanıtıyor. “New World”u Corman 1983’te satıyor ve “New Horizons” şirketini kuruyor, yapımcılığı eşi ile birlikte sürdü-rerek.

1990’da Roger Corman yaşam öyküsünü yazıyor, sinema anlayışını bir tek başlıkla özetleyerek: “How I made hundred movies and never lost a dime” ya da bir kuruş kaybetmeden nasıl yüzlerce film çektim!

‘50’li yılların sonlarında dünya korku sineması bir “klasiklere dönüş” dönemini yaşadığında Corman, hiç tereddütsüz, E. A. Poe’ya sarılıyor ve çok iyi ediyor. “The fall of the House of Usher” (Usher Malikhanesinin Çöküşü, 1960) ile başlayıp “The tomb of Ligeia”ya (Ligeia’nin Mezarı, 1964) kadar varan ve bugün bile örnek sayılan bir dizi oluşturuyor. Her zaman olduğu gibi bu filmlerini kısa sürede çeki-yor, bir haftada ama birkaç ay süren hazırlıktan sonra, dekordan dekora geçerek ve son derece sağlam bir ekibe dayanarak: filmlere çok şey katan yazar ve senaryocu Richard Matheson, görüntü yönetmeni Floyd Crosby ve oyunculardan Barbara Steele, Vincent Price, Boris Karloff, Basil Rathbone ve Peter Lorre.

Poe’nun sapkın kahramanlarını, soluk kesici mekanlarını, karmaşık ve uçta ruhsal çatışmalarını görüntüleyebilmek çok zor bile olsa Roger Corman, o dönemde, en iyisini yapmaktadır. Böylece Poe dizisi oluşuyor: “The fall of the House of Usher” (Usher Malikhanesinin Çöküşü, 1960), “The pit and the pendulum” (Kuyu ve Sarkaç, 1961), “The premature burial” (Ölmeden Gömülenler, 1961), “Tales of terror” (Korkunç Masallar Kahramanı, 1962), “The Raven” (Kuzgun, 1963) ve İngiltere’de çekilen “The mask of the Red Death” (Kızıl Ölümün Maskesi, 1964) ile diziyi noktalayan “The tomb of Ligeia” (Ligeia’nın Mezarı, 1965).

300’e yakın film imza eden Corman gibi bir yapımcı-yönetmen salt altı/yedi film ile mi anılabilir yoksa?

Corman’ın hem bir sanayii anlayışı hem de tür sinemasının dahilinde anlaşılıp değerlendirilebilmesi için bir “başka” sinema nosyonu üzerine durmak gerekiyor. Yapımcı olarak Corman, mesleğin tecimsel kurallarına uyarak, az masrafla ve kısa süre içinde çok sayıda film üretmekten yanadır (şuna da işaret etmek yerinde olur ki aynı zamanda bir dağıtımcı olan Roger Corman ucuz filmlerinden kazandıklarının bir kısmını Avrupa kökenli sanat filmleri ithal etmeğe ayırmıştır). Yine aynı kurallara uyarak tür sinemasının taraftarıdır. Film dizinine bakıldığında her tür film ile karşılaşmak mümkündür, güldürü ve melodram hariç. Ağırlığı bilim kurgu ve korku filmleri teşkil ediyor – her iki türün hicvini yapmak pahasına – ama, dönem dönem, sanayinin trendlerine uygun olarak o uzayıp giden film dizininde “Western”ler, asi gençlik filmleri, savaş filmleri de bulmak mümkündür. Corman bir “marka”dır ve yıllar yılı, yarım yüzyıl boyunca, bu “marka” sürekli olarak ya daha önce yapılanların peşine takılmıştır (“Star Wars”tan sonra Corman ucuz “Star Wars”lar çekiyor, “Jurasic Park”tan sonra Corman bir dizi dinozor filmi imal ediyor) ya da öncü olmaya çalışmıştır, öncülüğünü daha çok güvendiği genç yönetmenleri destekleyerek ama onlara yaptıklarını değil yapmak istediklerini yaptırarak.

Roger Corman İstanbul Film Festivali için adeta bir yeniliktir, Festival ilk kez “B” sinemasına eğilip en büyük ustalarından birini onurlandırmaktadır. Denilecek ki “B” sineması yapmak acaba övünülecek bir durum mu, özellikle bir Sinema Sanatı Festivali söz konusu iken? Kanımca önemli olan şu ya da bu şekilde sinemaya benzer bir sinema yapmaktır ve hiç kuşku yok ki Corman mesleki yaşamı boyunca hem – bir yönetmen olarak – bunu zaman zaman başarmıştır hem de başkalarına önderlik etmiştir. Üstelik çok horlanılan “B” sineması üzerinde durup bunun – Amerikan sinemasının bilinen kural ve kalıpları içinde – bir (varsa) değerlendirilmesi yapmanın vakti çoktan gelmiştir, hazır etiket ve yorumlardan kurtularak. Bir Hollywood karşıtı sinemayı bağımsızlar oluşturdularsa bu bağımsızların arasında “B” sinemasının de yer aldığını unutmamak gerekiyor.

(Yeni İnsan Yeni Sinema dergisinin 9. sayısında yayınlanmıştır.)