20. Sayı
Bir Yarışmanın Hatırası,
Ve Dayanışma
AKP’nin propagandasına dönüşeceği aşikar kısa film yarışma davetini reddeden sinemacılar, daveti reddetmekle kalmayıp bir de kısa film dayanışması kurup başka bir davetiye çıkardılar. Bu dayanışma davetini kabul edenleri ortaklaştıran pek çok şey var bugün… Ne filmlerinin ne de memleketlerinin satılık olmadığını gösterme niyetlerinde ortaklaşmaları gibi. Elden kayan bir geleceğe karşı koymanın yollarından biri olarak film yapmaları gibi. Dileriz “seçilmiş” jüri üyelerinin dahi sorgulamaya başladığı bu yarışma vesile olduğu hayırlı dayanışmanın ötesine varmaz.
Bir kısa filme konu olur mu bilinmez ancak AKP’nin son icraatlarından biri Zonguldak’ta ölen maden işçilerinin kaderinde yazılı gördükleri ölümdü. Başbakan’ın açıklamasından sonra gelen tepkilere hak vermek yerine bu kaderi Zonguldak’taki işçilere onaylatmaya çalışanlar da vardı. “Madenci olmak isteyen herkes bu kaderi kabul ederek işe başlar. Biz madenciler her sabah kefen giyer akşam çıkarırız. Madencide, madencilik bilgisi kadar inanç da olmalı” (Zaman Gazetesi’nden) diyenlerden sonra “Sanki ilk defa maden kazası oluyor” diye devam ediyordu meydan savaşı. Kime karşı veriliyor bu meydan savaşı belli değil… Ne de olsa, her şey abartılıyor bu ülkede insan yaşamı dahil. Faili belli cinayetler dahil. “Madende ölüm Zonguldak’ın kaderi değildir” diyenler dahil…
Geçen sene Zonguldak yürüyüşünün tarihini ele alan 100 Bin Kişiydiler (Metin Kaya, 2009) belgeseliyle açılışını yapan İşçi Filmleri Festivali bu yıl Tekel direnişinin tanıklıklarını bir araya getiriyor ve bizlerle buluşturuyordu. Bu yıl beşincisi yapılan İşçi Filmleri Festivali Gördüğümüz Kendi Yüzümüzdür (Ahmet Özer, 2010) belgesel filmiyle açılışını yaparken bir yandan emek sineması gündemli sinemacıları bir araya getiriyor bir yandan “Emek Sineması”nın kendisini gündem haline getirmeyi başarıyordu. Emek’in karanlık ve izbe bir sokağa dönüştürülen giriş kapısının önünü şenlendiren festivalle beraber Emek Sineması da bir başka dayanışmanın mekanı oluyordu.
Cafer Panahi, Ve Daire
Bu yıl İran’dan izlediğimiz belgesellerden Kırmızı, Yeşil ve Beyaz (Nadir Davudi, 2009) belgeseli İran’da son dönem yaşanan baskılar yüzünden bir sinemacının kendini hapsettiği sınırların da hissedildiği bir belgesel oldu. İran’daki son seçimleri anlatan belgesel ismini İran’ın bayrağından alıyor. Kırmızı, Yeşil ve Beyaz belgeseli Ahmed Şamlu’nun ‘Özgürlük’ şiiriyle başlayıp bitiyordu. Ne yazık ki ülkenin geçtiği döneme dair bu şiirin dışında başka bir ironi içermeyen belgesel seçim öncesi sokak gösterileri ve sokaklarda rastlanılan insanlarla yapılan kısa röportajlardan oluşuyordu. Belgeseli ilginç kılan, bizim için, bu sokak röportajları arasında yönetmen Cafer Panahi ile karşılaşmak oldu. Kendisi de sokaklarda olan Cafer Panahi iktidarı da muhalefeti de değerlendiren konuşmasında “filmlerinin her dönemde yasaklandığını” söylüyordu. İşte tam da bu filmi izlediğimiz gün Cafer Panahi’nin ülkesinden çıkmasına izin verilmediği haberi geldi. Filmlerinin ardından şimdi de Cafer Panahi’nin kendisi yasaklanmıştı.
Cafer Panahi’nin kendisi de bir “daire”ye kapatılmış durumda şu an. İran sinemasının önemli ve muhalif isimlerinden Cafer Panahi molla rejiminin baskısı altında filmlerini çekemez durumdaydı çok geçmeden kendisinin yurtdışına çıkmasına izin verilmediğini, önce ailesiyle ve dostlarıyla ev hapsine alındığını sonrasında da Evin hapishanesine götürüldüğünü öğrendik. İran devleti uluslararası tanınırlığı olan yönetmen için yapılan baskıya kayıtsız kalamayabilir ancak bu durum İran sinemasının, İranlı yönetmenlerin bundan sonra yaşayacaklarını ortadan kaldırmayacak. Cafer Panahi’yle, ülkesini terk etmek zorunda kalan Bahman Gobadi ile, yurtdışında film çeken Abbas Kiarostami ile yıllardır ne tiyatro sahneleyebilen ne de sinema yapabilen Behram Beyzai ile İran’ın yılmaz kadın yönetmenleriyle… dayanıştığımızı bu “daire”den hep birlikte çıkma umudumuzu biz de dile getirmek istiyoruz.
20. sayıda Türkiye sineması ağırlıkta yer alıyor. Metin Erksan’dan (ve elbette Fatih Akın’dan) sonra Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ile dönen Bal’ı, Semih Kaplanoğlu sineması ve üçlemesi içinde aldığı yeri inceleyerek ele aldık. Sinemamızdaki yeni dönem gerçekçiliği üzerine yer alan kapsamlı Köprüdekiler yazısının yanısıra aynı gerçekçiliğin izine kapak misafirimiz Min Dit ve Kazım Öz’ün son filmi Şavaklar filmlerinde de baktık. Senaryosu, yönetmeni Miraz Bezar’la ile yakın zamanda vakitsizce yitirdiğimiz Evrim Alataş’ın elinden çıkan Min Dit bizi küçük Gülistan ile Fırat’ın hikayesiyle tanıştırdı. Perdelere Tülay German’ın gür sesini taşıyan belgesel vesilesiyle biz de onu hatırlamış olduk. Serseri Mayınlar, Veda ve Kosmos filmleri ele aldığımız diğer filmlerden. Türkiye sinemasının yakın zamanda dönemselleştirme ve tanımlama çabalarını ele alırken, son dönem filmlerin eleştirisini de içeren genel bir değerlendirme yazısını Tül Akbal yazdı.
Bu yıl festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelen ve dünya gözüyle görme şansına eriştiğimiz Elia Süleyman’la yaptığımız söyleşi bu ketum sinemacının dünyasını biraz daha aydınlatıyor. Elia Süleyman’ın filmlerinden yola çıkarak Nasıra’ya ve “kutsal topraklardaki gündelik yaşam”a ve kaybedilenlerin güncesini anlatan yönetmen sineması üzerine bir yazımız da ayrıca bulunuyor. Amerika’ya, sinemasına ve “başka yönetmenlere” dair yapılan Todd Solondz söyleşisine Savaş sırasında Yaşam filmini inceleyen bir yazı eşlik ediyor. Gus Van Sant, Sam Mendes, Tony Gatlif de filmleri üzerine yapılan incelemelerle dergideki yerlerini aldı. Usta yönetmen Ken Loach’a da belki de en neşeli filmi olan Hayata Çalım At ile bir selam çakalım istedik.
Dayanışma temasından yola çıkarak Türkiye’deki genç sinemacıların her daim dayanıştığı Thomas Balkenhol’un her biri sinema dersi “kurgu“ yazılarına bu sayıda da devam ediyoruz. Ethem Özgüven belgesel sinema üzerine tezlerine devam ederken, Ahmet Soner de bir sinemacının günlüklerine devam ediyor.
Yıkılmanın eşiğinden çıkarılan yürütmeyi durdurma kararı ile umarız ki temelli dönmüş olan Emek Sineması’nı, yıllarını vermiş bir emekçiden, Hikmet Ağabey’den ve sinema aşığı bir mimardan, Gül Sevin Soner’den dinledik ve bir kez daha hatırlatmak istedik: Emek Sineması bizimdir!
Son Olarak “Her dağın gölgesi Denize düşer”
Bu sayımızı Zonguldak maden işçilerine, Evrim Alataş’a ve “bizim sinemalarımıza”; Emek Sineması’na, Yeni Rüya Sineması’na, Alkazar’a adıyoruz.
21. sayıda görüşmek üzere,
Dostçakalın.
20. Sayının İçeriği:
Min Dit: Görmenin Bir Başka Yolu / Ulaş Karakoç
Köprüdekiler: Türkiye Sinemasının Gerçeklik Uğrağı / Hamdi Karaşin
Pastoral Hemşin, Gotik Kars / Ali Şimşek
Serseri Mayınlar / Evrim Kaya
Bal: Zamanda Geriye Giden Bir Üçleme / Yusuf Güven
İki Ölüm Arasında Hayat: Bal / Seray Genç
Veda: Atatürk’ün Ölümü / Ali Mercan
Türkiye Sinemasının Dönemselleştirilmesi I / Z. Tül Akbal Süalp
İşgale Oscar Madalyası: Ölümcül Tuzak / Janet Barış
Bir Futbol ve Sıradan İnsan Tarihi Anlatısı olarak Hayata Çalım Atmak / Özge Özdüzen – Üner Altay
Baran: Yağmurda Silinen Ayak İzi / Ali Reza Dürü
Özgürlük’ten Roman Açılımına / Aylin Sayın
EMEK BİZİM, İSTANBUL BİZİM
Emek Sineması: Toplumsal Miras ve Toplumsal Gelecek / Seray Genç
Bir Sinemasever ve Mimar Gözüyle Emek Sineması / Gül Sevin Soner
Emek’in Yıkılması Ömrümün Yıkılmasıdır / Mahmut Hamsici
BELGESEL SİNEMADAN
Tülay German: Kor ve Ateş Yılları Üzerine Düşünceler: Toplumsal Bellek, Aşk ve Mücadele / Özge Özdüzen
Şavak Yönetmenin Islığı ve “Yeni Belgesel Gerçekliği” / Mizgin Arslan – Elif Genco
Belgesel Sinemaya Dair Yazılar III: İyi Film Yapmak ya da Hangi Filmi Yapmak / Ethem Özgüven
***
Film Kurgusunun Ütopyası ve Bugünü II / Thomas Balkenhol (Çeviren: Evrim Kaya)
Kozlu’da Geçen Günler IV / Ahmet Soner
Kutsal Topraklarda Gündelik Yaşam (Mücadelesi) / Yusuf Güven
Elia Suleiman Söyleşisi / Film Ekibi
Savaş Sırasında Yaşam: Orta Sınıf ve Çekirdek Aile Üzerine İronik Bir Çeşitleme / Zehra Özgünel
Todd Solondz ile Söyleşi: “Savaş Amerika’da Yokluğuyla Var” / Özge Özdüzen – Üner Altay
Sam Mendes Filmleri ve Kadının Temsili / Işıl Çobanlı Erdönmez
Gus Van Sant Sineması ve Harvey Milk’in Gerçek Yaşamı / Rıza Kıraç
Kitle İletişim Kuramlarından Gürleyikli Avatarlara: Sinema-Toplum İlişkilerinin Dünü Bugünü / Ali Sait Liman