28. Sayı
Bölgeye saldırı
Sıfır sorun sloganı ile yola çıkılmıştı. Şimdi, Türkiye kendi bölgesinde istenmeyen ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Uçakların sıklıkla yolu kesiliyor. En son enerji bakanının uçağı Irak Kürdistan’ına gidemediği için Urfa’ya inmek zorunda kaldı. Bölgede olup bitene taraf olma, kendine yapılsa çok rahatsız olacağın “içişlerine karışma” ve Suriye’ye karşı süregiden savaş çığırtkanlığının da bunda etkisi var. Suriye ile savaşa biz girmedik hele ki ama dizilerimiz girdi bile. Kendi gücünü iktidara, muktedir olana yamanma üzerine oluşturan, güçlü olanın yaptıklarını “padişahım çok yaşa” nidalarıyla tasdikleyen Kurtlar Vadisi zihniyeti Suriye’ye girdi. Girmekle kalmadı, Hatay’la beraber ülkenin gündemini de zaman zaman belirleyen Özgür Suriye Ordusu’na katıldı bile. İktidara yamanan bu zihniyet, bu lümpen sınıf yamandığı gücün değişmesiyle birlikte yeni güçlüye adapte olacaktır. Çünkü, kendi iktidarsızlığını, kendi korkaklığını ancak bu şekilde gizleyebilmektedir.
Diziye saldırı
Dizi demişken RTE’nin Muhteşem Yüzyıl’daki Sultan Süleyman portresine karşı yaptığı çıkışın ustalık döneminin bir yan çıktısı olarak değerlendirilmesi gerekir. Bir yandan kendi pozisyonu, görev tanımını Osmanlı coğrafyası ve hinterlandı ile tarif ederken, bir yandan da Osmanlı döneminin her şekilde idealize edilmesini tarif etmektedir. Muhteşem Yüzyıl’ın yaptığı enikonu tarihsel bir dönemi ve kişilikleri magazinel bir formatta TV izleyicisinin tüketimine sunmaktır. Bu ‘masum’ kapitalist tüketim biçimi bile saldırıdan nasibini alıyor; bütün diziler Fetih 1453 olsun zihniyeti dayatılıyor.
Barışa saldırı
Açlık grevlerinin bir kayıp vermeden sona erdirildiği bize kabul ettirildi. Tabi insanlarda oluşsan kalıcı hasarlar önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak ve emin olun bunlar gündemi hiç meşgul etmeyecektir. Açlık grevi sonrasında Kürt vekillerin, 1994’ten sonra ikinci kez infaz edilmesi için iktidar gaza bastı. Tartışmanın bir boyutu 90’lı yıllara dönüyor muyuz şeklinde tezahür ediyor. Doğrusu, şu haliyle bile 90’lı yılların karanlığı daha ağır bir şekilde ülkenin üzerine çökmüş durumda. İktidara yamanma zihniyetinden söz ettik; bir ikincisi de çeşitli kaygılardan kendi durumunda hoşnut olup verili olanı sorgulamayan, egemen ideolojinin her yere sinmesine izin veren, açık ki birincisine göre çok daha tehlikeli bir sınıfsal refleks. Her ortamda kendini gösteriyor. Son yıllarda memleketteki ağır şiddet haline karşı, sanatın doğal sorumluluğu olarak, “barış filmleri” olarak adlandırılabilecek, şiddet dışında farklı kültürel noktalara işaret eden filmler daha sık ortaya çıkmaya başladı. Bu sayımızda Babamın Sesi, Ana Dilim Nerede, Ben Uçtum Sen Kaldın’ı ele alarak biz de bir katkı sağlamaya çalıştık. İşte bu ikinci zihniyetin bunlara da tahammülü yok. Her alandan; yapım desteği, festival desteği, seyirci-dağıtım desteğinden mahrum kalsın isteniyor bu sinema.
***
Babalar ve çocukların ilişkisi üzerinden ülkemizin yakın tarihine ve bugününe odaklanan ve yaşadığımız yıkımların bireyler üzerindeki ağırlığını gösteren her şeye rağmen bir şeyleri umut ediyor olmamızı sağlayan Ana Dilim Nerede, Babamın Sesi ve Ben Uçtum Sen Kaldın filmlerini hem bir arada hem de yönetmenleriyle değerlendirdik; geçen sayımızda Zeynel Doğan’la yaptığımız söyleşinin devamında bu sayımızda yönetmenlerden Veli Kahraman ve dergimiz yazarlarından da olan yönetmen Mizgin Müjde Arslan’la söyleşiler gerçekleştirdik. Yeşim Ustaoğlu’nun taşralaşan memlekete ve günümüz genç kuşağına baktığı Araf filmi ile ilgili iki ayrı yazıyla beraber yaptığımız söyleşi de yer alıyor. Pelin Esmer’in son filmi Gözetleme Kulesi de bu sayıda ele aldığımız filmlerden. Daha ikinci sayımızda ilk filmi ile dergimizde yer bulan İranlı sinemacı Bahman Gobadi’nin sürgün olarak yaşadığı Türkiye’de çektiği Gergedan Mevsimi, sürgünün ruh halinin ağırlığını üzerinde taşıyan bir film diğer yandan İstanbul’a bir doğulunun bakışını içeriyor. İki büyük ustanın son filmleri, Haneke’den Aşk ve Ken Loach’tan Meleklerin Payı bu sayıda ele alınıyor, bir üçüncüsü Szabo’nun Kapı filmi oluyor. Yerli ticari sinema örnekleri Evim Sensin, Çanakkale Çocukları ile Batman ve Asteriks de bu sayının filmleri arasında yer aldı. Elena ve The Master da incelenen diğer filmler. Güncel politik, sosyal gelişmelerin izleri Fransız sinemasından örneklerde takip ediliyor. Özelde sanat, genelde sinema üzerine üç farklı yazı ile değerlendirilmelerde bulunuluyor. Ağustos ayında kaybettiğimiz Metin Erksan’ı kendi ders notlarından bir seçme ve Susuz Yaz ile Sevmek Zamanı filmleri ile anıyoruz. Selanik Film Festivali’ne bütün filmleriyle konuk olan Yeni Romen sineması yönetmenlerinden Cristian Mungiu ile festivalde yaptığımız söyleşiyi ve yönetmenin sineması üzerine festivalin Balkanlara Bakış bölümünün düzenleyicisi Dimitris Kerkinos’un yazısını yine bu sayımızda bulabilirsiniz. Bu yıl birincisi düzenlenen Uluslararası Amed Film Festivali ve yeniden yollara düşen Gezici Film Festivali üzerine değerlendirmelere yer verdik. Dergimiz matbaadayken Hangi İnsan Hakları Festivali de yola çıkmıştı. Bu yıl yaşam hakkı üzerine bizleri düşünmeye, tartışmaya belgesel filmler eşliğinde davet eden festival Documentarist ile beraber yaz ve kış demeden belgesel sinemayı gündemimize getirmeye devam ediyor.
Bu sayımızı bir ses, bir duruş Müşfik Kenter’e, insan olarak, oyuncu olarak akıllarımızdan çıkmayacak Erol Günaydın’a, yapıtlarına sinema sızmış Eric Hobsbawm’a ve türküleriyle sinemaya sızmış sevgili Neşet Ertaş’a adıyoruz.
Dostça kalın.
28. Sayının İçeriği:
Babalar ve Çocukları Üç Film: Türkiye Yakın Tarihinden Portreler / Seray Genç 4
Mizgin Müjde Arslan Söyleşisi / Film Ekibi 13
Veli Kahraman ile Söyleşi: Baba Dilim Nerede? / Seray Genç 22
Gözetleme Kulesi Nerede? / Ayla Kanbur 29
Yaşam ki Araf İşte / Sinem Aydınlı 33
Moladaki Görünmeyen Huzursuzluk: Araf / Hamdi Karaşin 36
Yeşim Ustaoğlu Söyleşisi / Seray Genç – Yusuf Güven 41
Evim Sensin: Aşkına İnanmadığımız Bir Aşk Filmi / Eren Serim 46
Çanakkale Çocukları ve Sinan Çetin Üzerine / Aylin Sayın 49
Gergedan Mevsimi: Sınırı Geçememek / Tülay Dikenoğlu 52 ü
Haneke’den Ölümcül Aşk / Yusuf Güven 55
Melekler’in Payı: İşçi Sınıfının Payına Düşen / Mahmut Hamsici 59
The Master: Savaş Sonrasında Cemaatçilik ve Amerikan Kabusu / Özge Özdüzen 62
Elena: Militarizm, Yoksulluk ve Suçun Toplumsal Bağları / Murat Arpacı 66
Kişisel Tarihlerin Arka Kapı’sında Szabó / Sinem Aydınlı 69
Batman: Distopyanın Ütopik Kahramanı / Efe Gönenç 71
Galyalı Asteriks / Selin Süar 74
Son Dönem Fransız Filmleri Üzerine / Eren Serim 78
Son Dönem Türkiye Sineması ve Hafıza / Sevcan Sönmez 82
Tarihsel Bir Sorumluluk Olarak Sanat / İnan Gündoğdu 86
Bağımsız Sinema ( Nedir, Ne Değildir? ) / Ahmet Soner 89
YENİ ROMANYA SİNEMASINDAN CRISTIAN MUNGIU
İçgözlem Aracı Olarak Sinema: Cristian Mungiu Filmleri / Dimitris Kerkinos 91
Cristian Mungiu Söyleşisi: Önce Hikaye Vardır / Seray Genç – Yusuf Güven -101
ANISINA: METİN ERKSAN
Metin Erksan ve Doğulu Stendhal Sendromu: Sevmek Zamanı / Hamdi Karaşin 107
Susuz Yaz: Suyuna Sahip Çıkamayanların Hikâyesi / Aylin Sayın 118
Amed Film Festivali’nden İzlenimler / Nagehan Uskan 121
Gezici Festival’in Filmleri, Şehirleri ve İnsanları / Seray Genç 125