Bir Düşüşün Anatomisi: Yere Düşmek, Üretimden Düşmek…
Aylin Sayın
Bir Düşüşün Anatomisi, Fransız yönetmen Justine Triet’in Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan ve yarışmadaki diğer yönetmenleri geride bırakarak Altın Palmiye’yi aldığı filmi. Triet, ödül konuşmasında Macron’un Emeklilik Yasası’na ve neoliberalizmin bu yasada olduğu gibi kültürel alanda etkisini göstermesine karşı sözleriyle dikkat çekmişti. Hatta konuşması sonrasında Fransız Kültür Bakanı Triet’in konuşması karşısında şaşkınlığa uğradığını, Triet’in neoliberal saldırılarla eridiğini belirttiği Fransız Kültür Modeli olmasaydı filminin gün yüzüne bile çıkamamış olacağını söyleyen bir twit attı. Ödül konuşması da film de Fransa’da oldukça büyük ses getirdi.
Nihayet film gösterime girdi ve yönetmenin “maddi imkansızlıklar yüzünden filmini çekemeyen genç yönetmenlere” adadığı Bir Düşüşün Anatomisi’ni izleyebildik.
Bir Düşüşün Anatomisi, Londra’dan Fransa’nın güneyine taşınan bir ailenin trajedisi hakkında. Kitapları hayli popüler olan yazarın 1.5 yıldır yaşadıkları dağ evinde yapmakta olduğu röportajla başlayan film, erkeği hiç göstermeden aile bireyleri hakkında kısa bilgilerle başlar. 11 yaşındaki oğulları görme engellidir ve ona rehberlik eden köpeğiyle yürüyüşe çıkar. Yürüyüş dönüşü babasını evin önünde ölü olarak bulur. Annesini çağırır ve ölü bulunan babanın intihar mı ettiği yoksa olası bir kavga esnasında kadın tarafından terastan mı itildiği sorularının sorulduğu mahkeme sahneleriyle film devam eder.
Filmin ana karakteri Sandra, kocasının “Londra’da çalışamıyorum” taşınalım ısrarı ile kocasının memleketi Grenoble’da bir dağ evine taşınmayı kabul etmiştir. Kocası da Sandra gibi roman yazmak istemektedir ama sadece taslak olarak bıraktığı romanı hayatta bir şey üretememiş olduğunun da kanıtıdır nitekim yine başladığı ve bitirmediği bir romanındaki orijinal bir fikri karısı istediğinde belki de minnetten (geçimlerini büyük oranda Sandra karşılar) fikri yeni kitabı için ona vermeyi kabul eder ama filmin geri dönüşlerle bize anlattığı üzere bu ödünç verme işi ilişkinin altını oyan etkenlerden sadece biridir. Üstelik oğulları 4 yaşındayken onu kreşten alması gereken babanın geç kalması yüzünden bakıcı tarafından okuldan alınan oğlan, okul çıkışı geçirdiği trafik kazasında görme duyusunu kaybetmiştir. Bu kazanın vicdan azabı da eklenince adam için fazla bir seçenek yok gibidir. Oysa kazadan bu yana yedi yıl geçmiştir. Bu durumda bir öfke anında karısı tarafından terastan da atılmış olabilir. Bu muamma etrafında dönen film, mahkeme filmlerinin olmazsa olmazı olarak bütün gerilimleri bilinmezlikleri yavaş yavaş ve filmin sonunda kaldırır.
İran sinemasının usta yönetmeni Aşgar Farhadi olsaydı bu muammayı filmin sonunda da kaldırmaz bir suçun etrafında karakterlerin sırlarına, görünenin altındaki gerçeklere daha da güzeli bir suçtaki sınıfsal meselelere bakardı. Bir Düşüşün Anatomisi muammayı çözmeden seyircisini eve yollamıyor. Bu onu Farhadi sinemasından daha aşağıda bir yere tabi ki koymuyor, sadece iki ayrı yönetmen farklı meselelerle ilgileniyorlar. Triet, cinayeti çözerken para kazanan kadın kazanmayan erkek arasındaki ilişkiyle, biseksüel bir kadının evlilik yürütmekteki başarı ve başarısızlıklarıyla, oğullarının başına gelen kaza sonrası sınanan evlilikle (hep böyle olmaz mı? Sinemada da bunun örneklerini hem yerli hem yabancı filmlerde çokça gördük. İlk aklıma gelen Belçika filmi Kırık Çember (Felix van Groeningen) ve Ferzan Özpetek filmleri oluyor örneğin.) ilgileniyor.
Çiftin 11 yaşında görme engelli olan oğulları davanın en önemli tanıklarından biridir. Filmi bu kadar iyi kılan şey çocuğun yargısını filmin sonuna kadar bilemeyişimiz. Mahkeme boyunca onun annesine bakışını izleriz. Sandra’nın çok satan bir yazar olması nedeniyle popüler medya tarafından da manipüle edilmeye açık olan bu bakışın ne gördüğü/duyduğu/hissettiği muğlaktır. Anne ve babanın en yakınında biri olarak tanık olma durumu açısından bu filme akraba olabilecek Bir Ayrılık’ı düşünürsek Farhadi filminde çocuk aile üyeleri tarafından bir yargıç olmaya yönlendirilir. Triet böyle bir yönlendirmeye daha filmin başında izin vermez. Yani anne oğlunun herhangi bir sorusuna maruz kalmaz. Çocuk tanrısal bir bakışmışçasına olan biteni, özellikle de anneyi izler.
Bir Düşüşün Anatomisi, suçlu kim sorusundansa bir ilişkiyi anatomi masasına yatırıyor. Anatomi masası da mahkeme salonu haliyle. Aile değerleri, ilişkiler gibi konularda anaakım heteroseksüel normlara eğimli olma halimizi de eğip büken film, çocuğun varlığıyla da bütün olaylara yeni bir bakış getiriyor. Mahkeme boyunca devam eden nasıl oldu sorusundansa neden olsun ki sorusunu sormak gerek diyen Daniel düğümü çözecek tanıklığı da filmin sonunda yapıyor.
Son olarak filmin ismi hem Fransızcada, İngilizcede hem de Türkçede ikili bir anlamı taşıyor. Düşüş hem yüksekten düşmeyi/atlamayı hem de hayattan düşmeye, iktidarının parçalanmasına, kurduğun ilişkilerin çökmesine gönderme yapıyor. Erkeğin çocuk bakımıyla, gündelik işlerle uğraştığı bir aile modeli kapitalist aile yapısı içinde kurulan “erkekliği” paramparça ediyor. Ayrıca, üretimden düşen birinin de kendini yeniden üretmesi yine üretime katılmasıyla mümkün. Filmde bu iki neden de babayı bir açmaza götürüyor ve onun için trajik bir son hazırlıyor.