12. Sayı

11 Eylül üzerine yaptığı kısa filminde Ken Loach, o tarihte yaşanan başka bir olaya dair hatırlatmada bulunuyordu. 11 Eylül aynı zamanda Şili’de Allende’nin ABD destekli bir darbe sonucunda öldürülerek yerine Pinoşe’nin geçirilmesinin de yıl dönümüdür. Soğuk savaş döneminde Latin Amerika önemli bir savaş sahasıydı. ABD, arka bahçesinde “komünist” ülkeler istemiyordu. Şili’de seçimle iktidara gelen Allende halkın umutlarını büyütüyordu, bu yüzden emperyalistlerin çıkarlarına ters düşüyordu. Emperyalizm dün olduğu gibi bugün de halkları baskı ve yıkımla baş başa bırakmakta, çıkarları için istikrarsız bölgeler yaratmaktadır. Zengin petrolleriyle Ortadoğu bu bölgelerin başında gelmektedir. İsrail’in Lübnan’a saldırıp yüzlerce insanı öldürdüğü savaşın nedenleri hala örtülüdür. Açık olan İsrail’in de büyük ağabeyinin desteğiyle kendi arka bahçesini temiz tuttuğudur. Irak’taki istikrarsızlık sivil halk kayıplarının her geçen gün gittikçe artmasına neden olmakta, işgalcilerin çizmesi altında, Irak, gerici mezhep savaşlarına terk edilmektedir.

11 Eylül’ün ertesi gibi, 12 Eylül de bizim için önemli ve üzerinde durulması gereken bir tarihtir. Çünkü emperyalistlerin istikrarsızlaştırma ve muhalefeti yok ederek mevcut düzenin bekasını sürdürme araçlarından birisi askeri darbeler ve buna bağlı olarak diktatörlük rejimleridir. 12 Eylül darbesi Türkiye’de benzer bir amaca hizmet etmişti. 12 Eylül, Antalya Film Festivali’nde gösterilen Eve Dönüş filmi ile birlikte tekrar gündeme geldi. Filmin etrafında yaratılan tartışmalar belli ölçülerde 12 Eylül’le hesaplaşmaya doğru evrilmektedir. Biz de bunu sonuna kadar destekliyoruz. Darbeciler hesap vermelidir. Tersi toplumsal hafızanın gittikçe silinmesi sonucu, dergimizin bu sayısında Portekiz özelinde gündeme getirdiğimiz gibi, darbenin ve diktatörlüğün kabul görmesine gitmektedir. Netekim Paşa, Marmaris’te gönül rahatlığıyla resim yapmayı sürdürdükçe, 12 Eylül rejiminin itibarı artmaktadır.

***

Son yıllarda ülkemizde bir koro oluştu. Bu histerik topluluk boğazını yırtarcasına bağırarak, sağa sola salyalarını saçarak, vatan, millet, ulusal çıkar, vatan hainliği, kanı bozukluk gibi kavramların arkasına sığınarak totaliter bir dili yeniden üretiyor. Kimsenin orijinal, kendi ideolojisini yansıtan bir öngörüsü yok. Hep bir ağızdan bağırıyorlar. Linç girişimlerine, “güç” gösterilerine üniversiteler dahil olmak üzere, mahkeme önlerinde, şehir merkezlerinde… girişiyorlar. Milliyetçilik bu çok farklı kesimlerden oluşan koroyu bir arada tutmaya yarıyor. Yabancı sermayeye karşılar ama kamu kaynaklarının özel sektör tarafından yağmalanmasına ses çıkarmıyorlar. AB’ye ve ABD’ye karşılar ama onların dayattığı ekonomi politikalarını destekliyorlar. Toplumun ortalama algısına seslenen, giderek şovenleşen, barış, kardeşlik, eşitlik gibi temel değerlerden uzak bir ideolojiyle hayatımızı kuşatıyorlar. 11 Eylül sonrasında oluşan ve dünyayı etkisine alan savaşçı, ötekini düşman olarak gören, militer bir ideoloji ile karşı karşıyayız. Bu ideolojik iklimde solun kendi değerlerini tarihsel birikimine dayanarak öne çıkarmasına giderek daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Belgesel Sinemacıların Ermenistan’dan gelen Köpeklerden Nefret Ederim filmini geçtiğimiz ay yapılan festival programından kaldırması yukarıda andığımız kültürden fazlasıyla etkilenildiğini akıllara getirdi. “Barış ortamını bozmama” gerekçeli bu karar, içinden geçtiğimiz dönemde “toplumsal uzlaşmanın” üzerinde yükseldiği zemin düşünüldüğünde linç ortamına katkıda bulunmakla aynı anlama gelir. Bu nedenle Belgesel Sinemacılar arasında bu karara karşı koyanların tavrı her zamankinden daha önemli, daha onurlu olmaktadır.

***

Bu sayımıza gelince… Filmler başlığı altında, Antalya Film Festivali‘nde öne çıkan Eve Dönüş, Cem Yılmaz‘ın gişede başarılı olacağı önceden bilinen bir reçeteyle çektiği Hokkabaz, Hollywood‘dan Şeytan Marka Giyer ve Reha Erdem‘in son filmi Beş Vakit eleştirilerini bulacaksınız. Bu sayının ana başlıklarınından birisi de 11 Eylül ve 11 Eylül‘ün sinemaya yansımaları oldu. Diğer bir başlık ise, Nuri Bilge Ceylan‘ın sineması ve son filmi İklimler. İlk defa Antalya‘ya jüri olarak çağrılan Giovanni Scognamillo, festivalde öne çıkan filmleri ve festival izlenimlerini bize anlattı. Dondurmam Gaymak filminin yönetmeni Yüksel Aksu ile filmi üzerine söyleştik.

13. sayımızda görüşmek üzere.

Dostça kalın.

12. Sayının İçeriği:

Hokkabaz: Türk Sinemasının Klişe Yolculuğu / Bülent Görücü

Eve Dönüş: 12 Eylül Üzerine / Doğan Yılmaz

Beş Vakit: Zamanın Akışında / Nezih Coşkun

Şeytan Marka Giyer / Doğan Yılmaz

11 Eylül Sonrası Bir Film Olarak Duygundan da Öte ve Ken Loach / Evrim Kaya

11 Eylül’ün Yansılmaları ve Sinemada Yeni Bir Eksen / Elif Genco

Kasaba Üçlemesinden İklimler’e / Seray Genç

Nuri Bilgi Ceylan Sineması Üzerine / Yusuf Güven

Giovanni Scgonamillo ile Antalya Film Festivali Üzerine / Film Ekibi

Yüksel Aksu ile Söyleşi / Film Ekibi

Sinema Üzerine Bir Tomris Uyar Derlemesi / Aylin Sayın

Paralı Askerler Serüveni / Ahmet Soner

Sinema ve Devrim / Aylin Sayın

Bir Ustayı Tanımak: Vittorio de Seta / Seray Genç – Donato Cammelli

Sarayova Sinemaya Açınca Kalbini / Seray Genç

Natureza Morta: Hala Hayatta / Joao Paulo Cruz Mendes Susana de Sousa Dias ile Söyleşi / Seray Genç – Yusuf Güven

Cenin Cenin: Barış Mutlaka Gelecek / Evrim Ulaşlı

Atuf Yılmaz’ın Ardından: Yılmaz Bir Atıf / Giovanni Scognamillo