30/31. Sayı – Gündem Yerine: “Büyüdük İşte!”

Ömer Süalp /

Neden bu şarkıyı seçtiğimi ya da aslında neden bir şarkı seçtiğimi de bilmiyorum. Fakat bütün haziran boyunca pek çok şarkıyla beraber bu da çınladı kulağımda. Yanlış anlamayın müzisyen değilim. Bir zamanlar istiyordum ya; başka başka meraklar sardı. Söylemeye çalıştığım kendimi müzikle ifade eden biri değilim. Ama öyle ya da böyle müzik çoğumuzun hayatında hep varlığını önemli bir ölçüde sürdüren bir şey. Öyle ki bazı olguları müzikle anlatmak ya da anlamak kullandığımız bir yöntem; bize iletişim sağlamamızı kolaylaştırıyor. Belki de bu sebeple şarkıyı söyleyerek anlatmak daha doğru geliyor.

Kendi deneyimimi anlatmak isterdim ya, paylaşılan deneyimlerde kendimi gördüm. Tanımadığım birisinin benle aynı olayları yaşamış, aynı duyguları hissetmiş olması; bir sürü ağızdan dinledim, okudum; sanki beni anlatmışlarcasına…

                  Yaşar Kurt – Kukla

                  Kuklayım ben kukla

                  Annem giydirdi beni

                  Babam boyadı yüzümü

                  Öğretmenler doldurdu içimi

                  Her şeyi onlar öğretti

                  İşe ne zaman gideceğimi

                  Ne zaman işten çıkacağımı

                  Kaç paraya çalışacağımı

                  Onlar öğretti

                  Kuklayım ben kuklayım!

 

Öyle ya, büyüdük işte. Büyürken de sorgulamıyoruz pek çok söyleneni. Zaten büyürken tek işimiz öğrenmektir. Öğrenci olarak başlarız ya, sosyal hayatımıza. Artık bireylere dönüşüm sürecimiz başlar böylece. Gencecik ve apaçık beyinlerimiz o bilgileri sorgulamadan yutar. Sorgulamak için nasıl soru soracağımızı öğrenmemiz gereklidir çünkü. Sorgulamayız 2+2 nin 4 ettiğini. Öğrenmek biraz böyle bir olgu gibi bir yandan. Çünkü bazı bilgiler kesin ve ortak bilgilerdir. İşte bu bilgilerle iletişim kurmaya başlarız. İletişim kurduğumuz noktada da sorgulamak girer devreye. İletişimimiz geliştikçe söyleneni, okunanı anlamaya ve üzerine düşünmeye başlarız. Artık her ileti alınması, kabul edilmesi veya uygulanması gereken bilgiler değildir. Açıklananlar yetmemeye başlar. Daha fazla bilgi ararız. Birikimlerimiz bize bağlantıları kurmamızı sağlar. Kitaplar okudukça da şekillenir düşüncelerimiz. Düşüncelerimiz şekillendikçe kimliklerimiz oluşur. Okudukça buluruz kendimiz gibi düşünenleri. Kendimizinkine benzer kimlikler buluruz arkadaşlık edecek, ömrümüzü paylaşacak.

Ama öyle ya, kimimize yetti verilen bilgiler sanki. Kimimiz daha da fazla merak etmedik söylenenlerin arkasında ne tür olguların var olduğunu. Merak etmedik, sorgulamadık, okumadık… Hayatımıza değmedikçe olan biten; pek ilgilenmedik. Anlamak istemedik. Korktuk da biraz.

                  Oyumu kime atacağımı

                  Akşam kaçta yatacağımı

                  Çişimi nereye yapacağımı

                  Ne zaman güleceğimi

                  Nereye gömüleceğimi

                  Onlar Öğretti

                  Kuklayım ben kuklayım!

                  İpimi çekersiniz, oynamaya başlarım

                  Düğmeme basarsınız, ağlatmayı becerirsiniz

Sonra bir şey oldu. Bir uyandık sanki. Sinirlendik biraz. Hep beraber yaptık bunu. Birlikte olduk. “Biz” dedik. Bir arada olabileceğimizi öğrendik. Birbirimizi sevebileceğimizi, birbirimizle yaşayabileceğimizi, biz bir arada gülebileceğimizi öğrendik. Bu sefer direndik. Söylenene, gösterilene, atılana, sıkılana… Dayanıştık omuz omuza işte. Kıstırıldıkça birbirimize dayandık. Deneyimledik başka bir yaşantıyı. O kadar doğal deneyimledik ki, bambaşka fikirler, algılar bizi aynı yola baş koydu.

Bu farkındalık, farklılık evde kalamadı artık. Sokağa çıkmak zorunda hissetti. O yoğun duygu, düşünce kendine bir kimlik edindi. Bu kimlik bizden doğdu. Üretimi bize ait. Artık “biz” o “kimlik” olduk.

Peki yetti mi? Bu yeni kimlik daha okul çağında. Daha öğreneceği sorgulayacağı çok şey var. Bu çocuk okuyacak, merak edecek, sorgulayacak… O daha üretecek. Parklardaki forumlar ilk üretimi. Düşün; bu çocuk daha neler üretecek.

                  Yalnız bir şeyi unuttu bunlar

                  Yalnız bir şeyi unuttu bunlar

                  İpler kimin elinde?

Kimin elinde?

Artık biliyoruz.

Artık kendi oyunumuzu yazma zamanı.

***

Dergimizin bu sayısında “aslolan hayattır” ve “hayat kurmacadan daha renklidir” güzel sözlerine uygun olarak bir direnişin izlerini sürdük. Filmlerde, izlediklerimizde, duyduklarımıda, medyada, meydanlarda, sokaklarda velhasıl yaşadıklarımızda… Bazen tesadüflere denk geldik; bir devrimci sinemacının kamerasına eşlik ederek bazen biz kamerayı taşıdık. Bazen bir forumda bulduk kendimizi bazen çapul tv’nin karşısında. Sürecin bitmediğini biliyoruz bir son sözümüz yok. Bu daha başlangıç…

 

30-31. Sayının İçeriği:

Meryem ya da Yaşama Terk Edilmek/ Emel Çelebi 4

Güzelliğin On Par’ Etmez: Kabuğunu Kıran Veysel’in Hikayesi / Aylin Sayın 7

Menekşe’den Önce ve Sonra: “Geri İstiyoruz Onları” / Seray Genç 10

İstanbul Hayali ve Tarık Şengül’den Kent Üzerine: Ütopyanın Başlangıcı / Film Ekibi 16

Kayıp Umutlar / Özge Özdüzen – Serkan Ateşman 19

Elysium: Yeni Cennet ya da Dünyayı Kim Kurtaracak? / Efe Gönenç 25

Evde: François Ozon ve Sinemada Mahremiyet / Murat Arpacı 28

İstanbul’da Kendine Gelen New Yorker: Zoraki Radikal / Aylin Sayın 31

Yaşlanan Kapitalizm ve Bernie’nin Suçu Ne? / Hamdi Karaşin 34

Arendt’te (2013) Kötülüğün Sıradanlığı / Sinem Aydınlı 37

GEZİ PARKINDA


Bir Gezi Günlüğü: Hayat Şimdiki Zamanda Geçmişi de Taşır / Yusuf Güven 41

Gezi, Belgesel ve Kurmaca Sinema Üzerine / Necati Sönmez 49

Haziran Direnişi’nin Projeksiyonundan Üç Film / Hamdi Karaşin 55

Haziran’dan bir ortak deneyim… Kamusal Alan Üzerine / Z. Tül Akbal Süalp 58

Gezi ve Hiç Kimselerin Onuru / Ayla Kanbur 64

Eyle ve Gör: Gezi Direnişi Görselleri / Seray Genç 67

Çevrim İçi Eylemlilik: Gezi Direnişi ve Sosyal Medya / Zeynep Yaşar 77

Bahar, İsyan Şenlik ve Ölüm Doluydu / Necla Algan 81

Perdenin Öte Yanı / Janet Barış 89

Yaşasın Gezi Direnişi ve Hikikomorilere Özgürlük! / Nesrin Karadağ 91

Gezi, Kent ve Bizim Belgeseller / Özge Özdüzen 97

Yaşasın Halkların Öksüzlüğü / Tülay Dikenoğlu 106

Kim Kime Karşı? / Ahmet Ergenç 111

Diren Seyirci / Nagehan Uskan 113

DİRENİŞ ÜZERİNE SÖYLEŞİLER


Videoccupy Söyleşisi / Seray Genç – Emel Çelebi 117

Çapul TV’den Ali Ergin Demirhan’la Söyleşi / Seray Genç 125

Fatih Pınar ve Reyan Tuvi ile Söyleşi / Seray Genç – Emel Çelebi 131

Abbasağa Parkı’ndaki Sinema Atölyesi Deneyimi / Seray Genç – Emel Çelebi 141

Fatih Saraçhane Parkı’nda Gezi, İktidar ve Medya Üzerine / Derleyen: Yusuf Güven 148

Brezilya Yeni Sineması ve Glauber Rocha Üzerine… / Aylin Sayın 157

Eryk Rocha ve Helena Ignez ile Cinema Novo Üzerine/ Seray Genç – Yusuf Güven 161

Alan Berliner Söyleşisi: Pencere, Ayna ve Çerçeve / Seray Genç – Yusuf Güven 165

Ken Loach ile söyleşi: Her filmin politik bağlamı vardır / Mahmut Hamsici 171

Danis Tanović’le Bir Hurdacının Hayatı’na Dair / Aylin Sayın – Seray Genç 174